dikkat polinik cikabilir
‘Dikkat Şahan çıkabilir’ programıyla tanınan, ‘Recep İvedik’ tiplemesini yaratan Şahan Gökbakar’ın ‘başarısı’ ile ‘mütevazılığı’ ters orantılı olarak ilerliyor. Eleştirilere sert tepki veren Gökbakar, kendi deyimiyle ‘poliniğe’, yani polemiğe girmekten asla kaçınmıyor.
2003’ü 2004’e bağlayan gece, TV8 ekranlarında Zıbın diye bir program yayımlanır. Adı sanı duyulmamış genç bir komedyenin hazırlayıp sunduğu şov hiç beğenilmez ve ömrü tek bölümle sınırlı kalır. Şahan Gökbakar adlı genç komedyenin de TV8’deki son günü olur bu. Çok kısa bir süre sonra geri dönecek, bir daha da hayatımızdan hiç eksik olmayacaktır…
Küçük yaştan bellidir ama böyle olacağı. İki çocuklu Gökbakar ailesinin büyük oğlu Şahan, 22 Ekim 1980’de İzmir’de dünyaya gelir. İsmini, Bekir Yıldız’ın “Kaçakçı Şahan” öyküsünden alır. Babasının işinden dolayı dört yaşına kadar Suudi Arabistan’da yaşar, sonra Ankara’ya yerleşirler. Evin komik ve yaramaz çocuğudur. Sekiz yaşındayken babasını trafik kazasında kaybetmesi, bu yönünü daha da besler, ortama neşe getirmek gibi bir sorumluluk hisseder kendinde.
Hedefi şov dünyasıydı
İlkokulu, orta ve liseyi ODTÜ Koleji’nde tamamlayan Gökbakar’ın öğretmenlerini bezdiren enerjisi arkadaşları arasında popüler biri yapar onu. Komşuları olan oyuncu Gülseren Gültunca’dan da etkilenerek tiyatro okumaya karar verir. 1998 yılında Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Tiyatro Bölümü’ne girer ama ilk iki yılında ‘anlaşılamaz’ bir röportajında anlattığına göre:
“Bundan bir şey olmaz, saçma sapan bir adam, yetenekli ama tembel” derler… Üçüncü ve dördüncü sınıf, iyi roller ve bol aferin aldığı yıllar olur ama. “Sürekli doğal oynamanın kavgasını verdim” dediği okulda, Zurap Sikharulidze en iyi anlaştığı, ufkunu açan hocasıdır.
2002’de mezun olup İstanbul’a gelir. Sahne değil şov dünyasıdır hedefi. Katıldığı reklam seçmelerinde aldığı cevap hep “Biz sizi arayacağız” olur. Ünlü olduğunda sürekli hatırlatacağı gibi, “Hâlâ arayacaklardır… ” Zaten vakti zamanında onu anlamadığını düşündüğü insanları, yeteneksiz olduğunu yazan televizyon eleştirmenlerini anmak için hiçbir fırsatı kaçırmaz…
Çocukluğundan beri günde neredeyse 12 saat televizyon izleyen, orada gördüğü ‘saçmalıkları’ arkadaşlarına oynayan Şahan Gökbakar, yıllarca ileride kendi şovunu hazırlayacağını söyleyip durmuştur.
Aradığı fikir aklına bir gün takside giderken geliverir: Skeçlerden oluşan bir ‘anti-medya’ şov. Ama projeyi hiçbir yere kabul ettiremez. Bunun üzerine TV8’de çalışmaya başlar ve orada, yılbaşı gecesi seyirci karşısına çıkarma fırsatı bulur ‘Zıbın’ını. Sonuç, 2004’e işsiz olarak girer.
Beş hafta kadar TRT’de 7. Gün adlı eğlence programını sunar ama ikinci işinden de ‘teşekkür edilerek’ yollanır. ‘Sabit bir noktaya bakarak’ geçirdiği yazın sonunda TV8 Genel Müdürü Ender Bölükbaşı’ndan Şahan’ı Şahan yapacak teklif gelir:
‘Çaktırmadan kazandıran yarışma programı’ Zoka’nın sunuculuğu…
İlk 13 bölümünü Kamil Güler’in sunduğu Zoka, bütün kariyerini üzerine inşa edeceği doğaçlama yeteneğini göstermesi için müthiş bir fırsattır. 13 hafta sonra program noktalanırken, ‘o eleştirmenler’ onun ne kadar yetenekli olduğunu yazıyordur şimdi…
Müdavimler yarattı
Sırada Zıbın’da niyet ettiği şeyi hayata geçirmek vardır: Alper Mestçi ile birlikte hazırladığı Dikkat Şahan Çıkabilir, TV8’de kısa sürede müdavimler yaratır. “Artık insanlar Türkiye’de cinnet geçirme noktasına geldiler komedi konusunda.
Yıllardır ekmek kaç para esprileri, mesaj veren skeçler, üç yıl boyunca o….rak uçan bir kahraman var” diyen Şahan Gökbakar, malzemesini televizyonun kendisinden alır. En sevilen tiplemeleri Küçük Oskar, popçu Berkut ve asabi anchorman Engin Jurnal olur. Bir de ‘agresif ve kompleksli’ Recep İvedik tabii…
Ortaokul yıllarındaki ‘idolü’ Cem Yılmaz da ilk bölümlerden birinde rol alarak destek olur genç komedyene. Ama bu, iki yıl sonra Şahan’ın meşhur sözüyle ‘poliniğe girmelerine’ mani olmayacaktır. 15 yaşındayken “Merhaba abi, seni çok seviyorum, bana bir hatıra verir misin?” dediği ve peçeteye çizdiği karikatürü çerçeveletip sakladığı Cem Yılmaz bir gün “Artık Şahan”a gülmüyorum” der ve alır ağzının payını:
“Komiklik kimsenin tekelinde değil!”dir. Eğer “Gülben Ergen, Hülya Avşar, Demet Akalın gibi birbirleriyle polemik yaratan insanlar haline geleceklerse, o da armut toplamıyordur, o kadar zekası vardır” öyle der. Üstelik Yılmaz’ın çıkışını, birlikte oynadıkları skece bağlar:
“Cem o sıralar bizim sete gelip giderdi, izleyip gülerdi. Bu ziyaretlerden birinde ‘Ben de oynayayım’ dedi. Oynamaması gerektiğini söyledim. O Cem Yılmaz, ben ise yeni çıkan bir çocuk. O dönem Ekşi Sözlük’te şöyle şeyler yazılmıştı; ‘Şahan, Cem’i ezdi geçti.’ Bunları ciddiye alırsan, tehlikeli boyutlara ulaşır.”
TV8 macerası, 2005’in mayıs ayında, bu kez kendi isteğiyle sona erer. “Orada prodüksiyon açısından kısıtlanıyordur” ve onu fena halde sahiplenen seyircisinin endişeli bakışları altında atv’ye geçer. TV8’in ‘incisi’ olan programın büyük kanalda harcanacağından korkan izleyici haksız çıkmaz ama. Sık sık yayın saati değiştirilen program, “çıkabilme ihtimali” beklenen eski bir dosta dönüşür ve 26 bölüm dolmadan sona erer.
2006’nın son günlerinde Kime Diyorum Ben adlı programla NTV ekranlarında boy gösterir bu kez. Programın aynı ilgiyi görmemesini “Türkiye’deki seyircinin yeniliğe açık olmamasına” bağlar.
İlk sinema macerası
Sinema macerası ise aynı yıl kardeşi Togan Gökbakar’ın çektiği korku filmi “Gen”de konuk oyuncu olarak başlar.
Başrolde kız arkadaşı Doğa Rutkay vardır. Film orta halli bir ilgiyle karşılanır. İki kardeşin sinemada asıl bombayı patlatmaları için tam iki yıl beklemeleri gerekecektir.
Fragmanı internete düşer düşmez bir haftada 1 milyon 300 bin kişi tarafından izlendiğinde anlaşılır işin rengi: Ekrana sığmayıp beyazperdeye zıplayan Recep İvedik bir fenomen olacaktır. Kahramanımızın ilk macerasıdır ve belli ki devamı gelecektir. Gökbakar, “Tipleme yaparak işin kolayına kaçmış, film skeç tadında olmuş” eleştirilerini gayet sert karşılar. İşin kolayı buysa, zorunu düşünemiyordur bile. “Dünyada Pembe Panter, Rocky, Baba, Matrix serileri var. Bu filmleri yapanların hepsi kolaya mı kaçmış oldu?” diye sorar.
Öteden beri hoşlanmadığı eleştiri müessesesini ise yerden yere vurur. “İşimle ilgili kendimden başka hiç kimseyi ciddiye almam” der, “Meslektaşım söylerse, kompleksinden söyler. Ayrıca ben köşe yazarlarını, sinema eleştirmenlerini ciddiye almıyorum.”
Ödüllü filme dayanamaz!
Ve tabii bu fikirleri paylaştığı diğer isimler gibi o da “Sanat filmlerine hiç dayanamaz. Cannes ödüllü filmlere, hiç..”
Şahan’ın televizyona yaptığı son iş, Uğur Yücel yönetimindeki “Kolay Gelsin” adlı doğaçlama sit-com olur. Aylardır röportajlarında bu programı duyuran Gökbakar, beşinci bölümde ayrılıverir “Kolay Gelsin”den.
Bu gidiş Recep İvedik’in 3 milyonu geçen seyirci sayısına bağlanırken, kendisi zaten konuk oyuncu olarak dört bölümlük anlaşması olduğunu söyler. Neden bunun ayrılma anında ortaya çıktığı ise bilinmez…
Görünüşe göre Şahan Gökbakar’ın ‘başarısı’ ile ‘mütevazılığı’ biraz ters orantılı olarak ilerlemekte.
Çabuk tüketilmeye niyeti olmadığını, hayattan tek isteğinin ‘saygınlık’ olduğunu söyleyen bir genç oyuncunun “Bilkent’te okudum, Uğur Yücel’le master’ımı yapıyorum” dediği bir ustayla yan yana durduğu projede daha istikrarlı olması beklenirdi belki… Ve eleştiriler karşısında daha tahammüllü, olur olmaz ‘poliniklere’ girerken daha dikkatli…